Sürekli Borç Tahkimi/Tahvili Mekanizması; Merkez Bankasının Kuruluşu
Her
devlet/merkez bankasının menşei hazinenin müzayakası(darlığı)dır.
Merkez
Bankası ekonomide mübadelenin sürekliliğini sağlamak için ya nakit para ya da
ödeme araçlarının likit olmasını sağlar. Nakit para dışındaki çek, senet,
hazine bonosu, devlet veya özel şirket tahvilleri gibi ödeme araçlarını ıskonto
faiz oranı ile likit hale getirir. Bu nedenle merkez bankaları ıskonto faiz
oranı ile ekonomide sürekli borç tahkimi/tahvili görevini üstlenir. Bu görev
1930’lar dönemi Türkiye’si için elzemdir. 1930 tarihi 1715 sayılı kanun ile
Merkez Bankası ilk borç tahkimini yapmıştır.[1] 1925
tarihli 701 sayılı kanun ile hazinece basılan 158 milyon liralık nakit paranın
ve hazinenin toplumun bütününe olan borcu Merkez Bankası tarafından %1 faizli
tahvil karşılığında satın alınmıştır.
Böylece hazinenin 150 milyon liralık borcunu tahkim etmiştir.
Doğrudan
hazineye ait bu borcu tahkim etmesinin yanında 1715 sayılı kanunun 38. maddesi
ile kısa vadeli ticari senetleri, 40. Madde de ise banka, devlet ve belediye
tahvilleri avans karşılığında ıskontoya tabi tutulmaktaydı. Bu, ekonomideki hem kısa vadeli ödeme
araçlarını hem de uzun vadeli kamu ödeme araçlarını likit hale getirilmesini
sağlamıştı. 1715 sayılı kanunda 1932
tarihli 2062 sayılı kanun ile yapılan değişiklik sonucunda kamu borçlanma
araçlarını likit hale gelişi daha da artırılmıştı. 34. maddede yapılan düzenleme ile hazineye ait
ve vadesine en fazla üç ay kalan bonoların, ödenmiş sermayesinin %40 geçememek
şartıyla resen (bağımsız olarak) ıskonto etme hakkına sahiptir. 38. maddede ise yine hazineye ait ve vadesine en fazla üç
ay kalan bonoları, bir banka ibrazı şartıyla ticari senet gibi ıskonto
ettirilebilmişti. Bunun haricinde 38.
maddede zirai senetlerde ticari senetler gibi ıskontoya tabi tutulabileceği
hükmü konulmuştu.
1938
yılı 3492 sayılı kanun ile Merkez Bankası ile devlet arasındaki borç ilişkisine
yeni boyut kazandırılmıştı. 34. Maddede sermaye miktarı ile ihtiyat akçeleri
toplamının %50’si oranında hazineye kısa vadeli bir avans hesabı açabileceği
yönünde değişiklik yapılmıştı. Sözü edilen kısa vadeli avans hesabı 1940
tarihli 3850 nolu kanun ile 250 milyona çıkarılmıştır. Bununla beraber devlet
iç borçlanma senetlerinin likit varlığa dönüşmesini sağlayan düzenleme de
yapılmıştı. Devlet sermayesiyle kurulmuş olup ticarî usullerle işleyen sanayi,
ticarî ve tarım işletmeleri ve demiryolları gibi (iktisadî niteliği olan) kamu
işletmelerine ait hükmî Hazine kefaletine haiz bonolarını banka kendisi iskonto
edebilir veya sermayesi 4 milyondan fazla olan bankalar da iskonto edebilirdi (Ziraat
Bankası ve İş Bankası Gibi).
Berç Türker (Afyon Karahisar): ……Binaenaleyh bütün bu tabii ve normal
teşebbüslere karşılık olmak üzere sirkülasyonun artırılması, genişlemesi, makul
ve mantıkî bir tedbirdir. Buna; (sirkülasyon prodüktiv) yani verimli tedavül
derler, ve zikrettiğim kalkınma plânlar ve teşebbüsler emisyon fazlasını
(absorbe) imtisas ederler. Her halde üç yüz milyon liralık bütçe ile idare
edilen bir devletin sirkülasyonu yüz altmış milyondan fazla olması lâzım gelir.
Bir devlet bankasının en büyük vazifesi bu gibi emisyona ve sirkülasyona aid
işlerde regülatör yani nâzım ve ayar veren bir vasıta rolünü ifa etmekten
ibarettir. Bundan dolayıdır ki, millî
kalkınmamız esnasında ve iş hacminin gittikçe genişlemesi yüzünden para
ihtiyacını denkleştirmek ve ayarlaştırmak vazifesi merkez bankasına terettüb
eder.
3492 sayılı kanunda
yukarıda belirtilen değişikliklere benzer ve ekonomide senet niteliğinde ödeme
araçlarını likit hale getirecek düzenlemeler de yapılmıştı. Özellikle devletin
kısa vadeli hazine bonolarının ekonomideki etkinliğinin artmasını sağlamıştı.
Ekonomik kalkınma için gerekli olan hazine bonolarına daha güçlü tedavül
yeteneği kazandırılmıştı. 1930 tarihli 1715 sayılı Merkez Bankası kanununun 34,
38 ve 40’ıncı maddeleri ki bu maddeler çoğunlukla devlet iç borçlanmasını
düzenleyen maddelerdi. Söz edilen maddeler dönemin ekonomik gereklerine bağlı
olarak sürekli düzenlenmişti.
Ekonomik kalkınma
için bütçe sınırları içinde yapılan devlet iç borçlanması, gelecekteki vergi
gelirlerini şimdiye ya da ilgili zamana taşımanın formülünü sunuyordu. Fakat
ekonomik kalkınma için bunun daha ötesine taşınması gerekiyordu. Devlet iç
borçlanma senetlerine ve ekonomideki diğer nakit dışındaki ödeme araçlarına
devir hızı kazandırmak gerekiyordu. Örneğin 1933 tarihli Ergani Tahvilleri ile
yerin altındaki Bakır, Cu sembollü ve 29 atom sayılı bir kimyasal elementi bir
meta/ürün haline getirilmesi ekonomi açısından elzemdi. Söz konusu tahviller, gelecekteki
vergi gelirlerini şimdiye ya da ilgili zamana taşımanın spesifik bir örneğiydi.
Lakin Bunun da ötesinde taşımak için
dehşet mekanizma; Merkez Bankası. 1930
tarihinde 1715 sayılı kanun ile ekonomideki bütün ödeme araçlarını sürekli
likite tahvil eden ve “memleketin
iktisadî inkişafına (kuvveden
fiile geçme) yardım” işini üstlenen bir banka kurulmuştur.
Kaynaklar
TBMM.
«Zabıt Ceridesi Devre:V Cild: 26 İçitima :3 Sekseninci İnikad 24/06/1938 Cuma.»
Ankara: TBMM, 1938.
Tekeli, İlhan, ve Selim İlkin. Para ve kredi sisteminin Oluşumunda Bir Aşama Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası. Ankara: Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası , 1982.
[1]1925 tarih ve 701 numaralı kanuna dayalı olarak Devlet tarafından ihraç edilen 158 748 563
liralık evrak-ı naktiyeyi /kağıt parayı uhdesine almıştır. Bu nakite karşılık 500,000 altın lira, ve nominal
kıymeti 116,497,925 frank olan beynelmilel kıymetler bankaya verilmiştir. Bu beynelmilel
kıymetler ekteki tabloda yer almaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder